Bunca yıllık yaşamışlığıma rağmen, hala sırrını çözemediğim, onca kazığına rağmen sırtımı çevirip gidemediğim, bana verdiklerini sevgiyle kabullendiğim, bana sayısız şans ve fırsatlar sunan, karşıma türlü yüzler çıkarıp, içinden en doğrularını yanımda kılan bir hayatım var… Sol yanı şenlenen kız rolü oynayan biriyimdir aslında. Yaşadıklarından inatla ders almaya çalışan, hatalarını da seven, bazen ”benim tek dostum yollar” diyen ama yine de her şeye rağmen sevgiye olan inancını yitirmemiş, kıyısından deli, ucundan çocuk, bazı şarkılarla yaşayan, yazmaya sevdalı, kendinin zaman zaman hüzünle eşanlamlı olduğunu düşünen, ama gülümsemeyi hakeden, aşk deyince burnunun direği sızlayan, her daim kendini başı dimdik sürünenlerden bilen, kaybetmelere bağışık, gözleri denize girince yeşile çalan küçük bir kızın tatlı tesellisi belki de bu. Utangaç bir profilim yoktur genelde ama bunları yazarken kızarıyorum, niye ki…

Söz konusu kendim olunca yazmayı beceremiyorum sanırım. Ben de sadece görmeyi bilenlere saklıyorum kendimi bilerek, “vitrinime değil iklimime gelenlere” yani..

Yazmanın sonu yok, borcumuz olan yaşamak… Yazılıp söylenecek ve de bilinecek pek çok sözcük arasından bu yazdıklarımı seçtim bu seferlik. Ama veda etmeyi sevmiyorum, elveda kelimesiyle bitirilen her cümleyi virgülle uzatmak niyetindeyim nedense her zaman.. İşte bu yüzden masum, sevgi dolu ve onurlu bir ”görüşmek üzere” daha umut verici sanki..

Görüşmek üzere…

Burdayız paylaşmaya devam ediyoruz…