Warning: The magic method Vc_Manager::__wakeup() must have public visibility in /home/turkboar/huzunbaz.com/wp-content/plugins/js_composer_salient/include/classes/core/class-vc-manager.php on line 205
Bayramlık – HÜZÜNBAZ Skip to main content
Sizden Gelenler

Bayramlık

By 30 Eylül 2008One Comment
Image Şimdilik acemi bakıyoruz hayata , korkarak.. Kucağımızda ufalanmış ekmek gibi dağınık yüzümüz.. Hüzün mevsimi çocukları derler ya , usturupsuz doğmuşuz, pusatsız.. Kahkahalarımızda olur , katıksız akşam sofralarına sunduğumuz .Biz güleriz, geceler susar bize . Biz güleriz, geceler utanır bizden .. Çünkü şiirlere sığınmış hikayelerimiz vardır, her kahkahamızda diş aralarından sızan hayata . Sonra oyuncaksız oyunlarımızdan çağrılırız, hep erkenden . Sonrasında hep erken büyüyeceğimiz , hep erken öleceğimiz oyunlarımızdan kopartılırız . Aslında hayattır çağıran bizleri , biz annemizden biliriz.. Tütsüsü erken yakılmış ömrümüzde ,dokunamadıklarımızı yazarız duvarınıza ,legal olmayan yollarla .Ürkek adımlarla kaçarız ,ve anneler bilmez yıkar :tüm çocukların ayışığıyla yıkandığını..Sonra caddeleri doldurur hasret trenlerinin acı sesi, tüm işçi çocukları bilir vardiye saatlerini.. Demlik sallanır ocağında , ufak pencerenin önünde ve tıkırtısı duyulur babaların . Kapı kollarına yetmeyen ayaklarımızın titrekliğinde koşulur bayram arifesinde babalara…Mahçupluğunu gizleyememiş elleri dolanır saçlarımıza . Sonra biz ağlarız gece susar , biz ağlarız gece utanır yine kendinden.. Sonra hicaz yüklü şilepler geçer gözlerimizden ,gecenin karasularına .. Zaten erken büyürüz biz . Ellerimiz büyür , ayaklarımız ,kollarımız ,kafamız, kulağımız burnumuz.. Bir yüreğimiz büyümez : her bayram aynı çocuk kalan , birde gözlerimiz hala çocuk bakan.. Şimdi ne zaman bir şilep geçse, bir göz bebeğimizden ötekine ,ağlamaklı dudaklarımızın kıvrımından çıkartamadığımız hicaz yüklü şarkılar geçer yüreğimizin karasularından .. Ayışığında yıkanmış yüzümüz dayarız camlarına …Caddeleri acı bir tren sesi doldurur.. Sonra biz ağlarız gece susar ,biz ağlarız geceler utanır yine .. Sonra:…. En küçük kağıtların ,en büyük yerine yazarız umudumuzu.. Bayram kalır adı çocukluğumuzun : Başka bahara kalan…

MİRAÇ AKYÜZ 30/09/2008 /SALI

One Comment

  • Hüzün Kovan dedi ki:

    [b]GEÇEN YILLAR
    eski dostlara mektup
    Çocukluğumuzda top oynayıp koştuğumuz çimler şimdi neredeler?
    Betonlara gömülen anılarımız zamana yenik düştü söyle bize neler oldu?
    Değişen biz miyiz yoksa zamanı değiştiren bizler mi?

    Geçmişi geri getirmek ne kadar zorsa yaşadığımız o günleri, neşe içinde koştuğumuz kahkahalarımızın gömüldüğü, küçük bedenlerimizin aşındırdığı çimleri, yırtılan pantolonlarımızı akşam yemeklerinde yorgun şekilde eve gelmemizi, ramazan aylarında balkonda ezan sesini beklemeyi, şimdilerde unuttuğumuz komşu ziyaretlerini unutmak çok daha zor.

    Yaşama sevinciyle dolu minik yüreklerin kuş cıvıltılarını anımsatan okul bahçesinde yani hayatın bizlerden sorulduğu çağlarda hep aynı sırada yan yana iki küçük yürek iki neferdik biz….
    Okul çıkışlarında koşturmalarımızı, köşe başı simitçilerini, niyetçilerini, kos helvacıları ak sakallı macuncu dedeyi unutmakta zor seni unutmakta…..

    …….Güzel dostum,
    …….Bir bilsen ne kadar direndim büyümemek için. Bir yanım hep çocuk kalsın istedim ama beceremedim. Şimdi söylenen her söz, yüzüme çarpan her kapı öylesine ağırıma gidiyor ki bir türlü hazmedemiyor yüreğim büyümeyi.
    …….Hatırlar mısın çocukluk akşamlarımızı,o incir ağacının altındaki duvarın üzerinde saattlerce oturup dünyayla dalga geçişimizi. Ne çok eğlenip, ne çok gülerdik. Dünyadaki hiçbir keder kolay kolay uğrayamazdı yanımıza.
    …….Ah güzel dostum, şimdi nedense hiç gülmek gelmiyor içimden. Dokunsalar ağlayacak gibi oluyorum.
    …….O çocukluk bahçelerimiz de yenik düştü sonunda gri beton yığınlarına. Şimdi koca bir gölge var sereserpe uzandığımız çocukluk düşlerimizin yeşerdiği bahçenin tam ortasında. Şimdi bütün çocukların hayalleri sadece dört duvar arasında.
    …….Artık her doğum günümde biraz daha kederli uyanıyorum gelen sabaha. Mutluluğun o rengarenk resmini yapmak yerine her mısrasından kan damlayan şiirler yazıyorum. Soğuk bir dağbaşında karşıladığım yirmi üç yaşımı ve doğum günümden bir gün once işsiz kaldığım yirmi dört yaşımın şiirini…
    …….Bugün 28 Ekim, çimler üzerinde koşup oynadığın o çocukluk arkadaşın yirmi dört yıl once bugün bir şafak vakti merhaba demişti bu hayata.
    …….Son zamanlarda aldığım en güzel doğum günü hediyemi verdin belki de farkında olmadan. Buğulanan gözlerimin çukurundan küçük bir tebessüm ayırdım senin için.
    …….Gözlerinden öpüyorum güzel dostum…[/b]

Leave a Reply

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.