Her saçma sonradan mantıklı olabilir.yaşamak tıpkı bir resim sanatı gibidir.bize verilen hayat yaşam içinde karşılaştığımız güçlükler kolaylıklar sevinçler sevgiler ihanetler acılar aşklar kurulan dostluklar ve bizim tüm bunlara verdiğimiz tepkiler yaşama sanatının malzemelerini oluşturur yaşadığımız her duygunun tıpkı fırçaya alınıp tuvalle aktarılan rengarenk boyalar gibi bizim yaşadığımız hayatın resmini çizmeye başlar bazen kendin için yaşarsın hayatını duygularını sınırsız ve özgürce bazen toplum için yaşarsın hayatını duygularını set geçmek zorunda kalırsın.çünkü yaşadığı toplumun yetki değerlerini aşamasın.duyguların yüreğin burkulur.nedenlere niçinler e cevap ararsın ama bulamasın.bu kuralları tek başına değiştirmeye gücün yetmez.farkına vardığında kendinle baş başa sındır.ne kadar yürekli olmaya cesur olmaya çalışsan da yapamasın.hayata çevreye topluma sorumlukların yarada na karşı sorumlukların hatırlatıp kendin için yaşamak istediklerinden feragat etmek zorunda kalırız.tuvallerine vurduğumuz renkler bizim için değiştirilemez geri dönülmez şekiller almıştır .geri dönmesin anlatmak istersin anlatamasın.çünkü ay ışığında saklıdır söylenecek çok şey var belki emin olduğun bir şey var ki ömür insanın en önemli hayat sermayesi ve bu sermayeyi en güzel şekilde kullanıp hayatın en güzel resmini çizmek bizim ellimizde.yaşanmış acılardan terk edip gitmek zorunda kalanlarda kaçışlarında sevinçlerinden hüzünlerinden susmalarından ders almalı ve geleceğe öyle bakmalıyız.unutmayın ki her gün batan güneş her sabah bizim için yeniden doğuyor.ışığınız bol olsun olumsuz düşünen insanları duymayın onlar ümitlerinizi çalarlar