Bir gün bi başkası benim yerimde duracak biliyorum.. Bekliyorum.. Yürüdüğüm her yol gri, yürüdüğüm her yol, kara.. Aklım ruhuma isyan ederken kaçtı benim.. Alyuvarlarım yuvarlanıyor ölümsüzlüğe ,herkes öleceğimi sanıyor..doğmak için gidiyorum,bilinmiyor!!.. Bu defa papuçlar yok.. Öyle çırılçıplak toprakta.. Annemin gerdiği çamaşır ipinde asılıp güneşe karşı kurumak istiyorum.. Başka bir gözde.. Bir sokak çocuğunda.. Başka bir gözde görmek istiyorum yeniden beni göremediklerini.. Gece farkedilen sokak lambaları gibi.. Işığım söndüğünde kimse orda değildi.. Ve hiçlik, her ağladığımda sadece renklerini değiştirdiğim özü aynı düşlerimin önüne atılan kabus kırıntılarından başka birşey değildi.. Bilinçsizce yaptığım her hareketin gerçekle uyuşmayan bağlantısının düşük üçlü priziydi hiçlik.. Canımın duvar köşesinde sıkıştığı odada kapıyı dıştan kilitlemekti.. Banyoda hep korkmaktı.. Yaşamıyorken ya-şa-ma-yı hecelemekti.. Derin bir ‘of’ tu, ‘pöf’ tü bazen de ‘ahh’.. Elimi uzattığımda yakalayabilecekken o hep ‘taa’ydı.. Gülmekti boşluğa karşı, kahkalarla.. Ayakkabıları yanlış ayağa geçirmekti.. Sakızın yüzünde patlama kaygısıydı Patladı. Olmadı, olamadı.